Bir Orman Yangınında Kaybettiklerimiz
Ormanın yanışını görmek insanın içini yakıyor. Çünkü ormanın yanışı, aslında biraz da insanlığımızın yanışı...

Zerrin Somuncu
somuncuzerrin@gmail.com -Her ağaç, kök saldığı toprakta bir hayatın sessiz tanığıdır aslında. Rüzgâr estiğinde yaprakların arasında duyduğunuz o hışırtı, yalnızca rüzgârın sesi değildir; o ses, ormanın size anlattığı hikâyelerin mırıltısıdır. Kuşların yuvalarını kurduğu dallar, sincabın kış için sakladığı cevizler, geyiklerin güneşten kaçmak için sığındığı gölgeler... Orman, binlerce küçük ve büyük hayatın birbirine karıştığı muhteşem bir senfonidir.
Ama bir kıvılcım, bir anlık ihmal, bazen de "hiçbir şey olmaz" diyen bir düşüncesizlik, bütün bu yaşamları yutabilir. 22-27 Temmuz tarihleri arasında çıkan yangınlarda, Sakarya'dan Karabük'e, Bursa’dan Balıkesir'e, Eskişehir'e uzanan geniş bir alanda, yerleşim yerleri de zarar gördü. Alevler yalnızca ağaçları değil, içindeki yaşamları da aldı götürdü. 10 şehidimiz ve yaralılarımız var...
Düşünün ki, ateşi tarla temizlemek için yakan bir el, aslında yüzlerce canlının yuvasını da ateşe verdiğini belki hiç düşünmedi. Eski bir yatağı yakarak kurtulmak isteyen başka bir el, yatağın yanarken çıkardığı dumanın içine ormanın nefesini de kattığını fark etmedi. Göz göre göre, ihmal ve bilinçsizlikle, yaşamla ölüm arasındaki çizgi bir kibrit çöpüne teslim edildi.
Yangın söndüğünde ise geriye küller, kömürleşmiş topraklar ve acı bir sessizlik kaldı. O sessizlikte kuşların sesini, sincabın koşuşturmasını aradı belki doğa, ama bulamadı. Yangının üzerinden birkaç gün geçtiğinde, biz insanlar "kaç hektar zarar gördü" diye sayıları konuştuk. Ama kaç hayat söndü, kaç ev kaç yuva yok oldu, kaç hayvan çaresizce kaçtı, onları konuşmadık.
Ormanın yanışını görmek insanın içini yakıyor. Çünkü ormanın yanışı, aslında biraz da insanlığımızın yanışı. O yangında yalnızca orman yanmıyor; doğaya duyduğumuz saygı, gelecek nesillere duyduğumuz sorumluluk, bu dünyada bizden başka canlıların da hakkı olduğunu unutmuş olmamız da yanıyor.
Bir dahaki sefere bir kibriti çakmadan önce, sigara izmaritini atmadan önce, bir ateşi "kontrol ederim nasıl olsa" diye düşünmeden önce, yanabilecek olanın sadece odunlar olmadığını hatırlamalıyız.
Çünkü yanan bir ormanın bıraktığı küller, hepimizin vicdanına serpiliyor.