“İyi Hissetmeliyim” Baskısı: Mutluluk Zorunluluğu
Günümüz insanı artık yalnızca mutlu olmak istemiyor, mutlu olmak zorunda hissediyor. Sosyal medya çağında her şeyin “iyi hissetmek” üzerine kurulması, gerçek duygulara yer bırakmıyor.

Sabah rutiniyle başlayan gün, mindfulness uygulamaları, şükran günlükleri, pozitif düşünme alıştırmaları, ilham verici sözler, gülümseyen yüz emojileri, “kendin için bir şey yap” çağrılarıyla devam ediyor. Duyguların özgürce akmasına değil, mutluluk performansı sergilemeye dayalı bir kültür içindeyiz.
Modern Dünyanın Yeni Dayatması: “Kötü Hissetmek Yasak!”
Toplum, sosyal medya, gelişim kitapları, influencer içerikleri… Her şey iyi hissetmen gerektiğini söylüyor.
Ama kimse sormuyor: Ya iyi hissetmiyorsam? Ya bu da insaniyse?
Mutluluk artık bir tercih değil, bir zorunluluk gibi sunuluyor. Bu da bireyde baskı yaratıyor. Çünkü:
-
Gerçek duygular bastırılıyor
-
İnsanlar mutsuz olduklarında kendilerini “eksik” hissediyor
-
“İyi hissetmem gerek” baskısı, paradoksal biçimde daha fazla kaygı yaratıyor
-
Sürekli gülümseyen bir yüz maskesi, içsel yalnızlığı artırıyor
Psikologlar Ne Diyor?
Uzmanlar bu durumu “toksik pozitiflik” olarak tanımlıyor. Yani: “Her şey yolundaymış gibi davranmak, duygularını bastırmak, olumsuz deneyimleri yok saymak.”
Bu tavır kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de uzun vadede zihinsel sağlığı zorluyor. Çünkü bastırılan her duygu, bir yerden patlak veriyor.
Gerçek İyilik Hali Ne Demek?
Gerçek iyilik hali, her zaman mutlu hissetmek değil; her duygunun içinden geçebilme esnekliğine sahip olmak demek. Bazen ağlamak, öfkelenmek, boşlukta kalmak da iyilik halinin parçası olabilir.
Kaynakça:
-
American Psychological Association, Toxic Positivity and Emotional Suppression (2022)
-
Susan David, Emotional Agility – Duygusal Esneklik
-
Prof. Dr. Bengi Semerci, “Zor Zamanlarda Duygularla Baş Etmek”
-
Harvard Medical School, The Hidden Pressure of Positive Thinking (2023)